İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ
ULUSAL KONGRE-2024
21.YÜZYIL SAVAŞLARINDA STRATEJİ, OPERATİF, TAKTİK VE TEKNİK: TESPİTLER VE DEĞERLENDİRMELER
9-10 Mart 2024
KONGRE SONUÇ RAPORU
İstanbul Arel Üniversitesi tarafından düzenlenen “21. Yüzyıl Savaşlarında Strateji, Operatif, Taktik ve Teknik: Tespitler ve Değerlendirmeler” temalı Ulusal Kongre 9- 10 Mart 2024 tarihlerinde altı oturum halinde çevrimiçi olarak icra edilmiştir. Kongrenin oturumlarında; 1) Savaşın Doğasındaki Değişimler, Harp Prensipleri, Kuvvet Oluşturma ve Strateji, 2) Komuta-Kontrol, Muhabere, Bilgi Sistemleri ve İstihbarat, 3) 21. Yüzyıl Savaşlarında Manevra, 4) 21. Yüzyıl Savaşlarında Hava Harekâtı, Deniz Harekâtı ve Müşterek Ateş Desteği, 5) Savaşın Ekonomisi ve Muharebe Hizmet Desteği, 6) 21. Yüzyıl Savaşlarında Teknoloji ve Yapay Zekâ ana başlıklarında stratejik, operatif ve taktik düzeyde 38 bildiri sunulmuştur. Kongrede ulaşılan sonuçlardan öne çıkanlar özet olarak müteakip maddelerde sunulmaktadır.
Genel
Tarih boyunca çeşitli formlarda var olan savaşın doğası 21. yüzyılda da temel olarak aynı kalırken teknolojik gelişmeler ve küreselleşmenin etkisiyle özelliklerinde farklılaşmalar ortaya çıkmış ve aktör çeşitliliği, harekât alanı dinamikleri, kullanılan silah sistemleri, uygulanan strateji ve taktiklerde önemli değişimler yaşanmıştır.
yüzyıl savaşlarında konvansiyonel kuvvetler, terörist ve siber saldırılar, sosyal medyanın manipülasyonu, psikolojik harekât/algı yönetimi, diplomatik ve ekonomik vb. diğer araçlar belirli bir siyasi hedefe yönelik bütünleşik ve eş zamanlı olarak kullanılıp, düzensiz ve dinamik bir ortamda sürprizlerle dolu angajmanlara girilmekte, uluslararası hukuk ve çatışma hukukundaki gri alanlardan istifade edilerek çatışma hibrit bir formda icra edilmektedir. Böyle bir ortamda savaş planlamasında geleneksel planlama yöntemleri yetersiz kalmakta, çok yönlü-bütüncül bakışa ve yaratıcı düşünceye ihtiyaç duyulmaktadır.
Harbin Seviyeleri
Teknolojik ilerlemelerin savunma sistemlerinde menzil, hız ve etki açısından yarattığı yeniliklerin, özellikle insansız hava, kara, su üstü ve sualtı araçları ve çeşitli robotik vasıtaların gelişimi ile yapay zekânın yaygın kullanımının harbin geleneksel seviyeleri (stratejik-operatif-taktik) arasındaki ayrımı bir ölçüde ortadan kaldırdığı görülmektedir. Taktik seviyedeki gelişmelerin sıklıkla stratejik etkiler üretmesi ve sonuçlar yaratmasının başta komuta kontrol düzenlemeleri olmak üzere askerî harekâtın planlama, hazırlık ve icrasının çeşitli boyutlarında dikkate alınması gereklidir.
Müştereklik, Kurumlararası İş birliği ve Karşılıklı Çalışabilirlik
yüzyıl savaşlarında öncelikle ülke içinde ulusal güvenlik öncelikleri konusunda hükümet, millet ve silahlı kuvvetlerin uyumluluğunun yanı sıra harekât ortamında kamu kuruluşları, hükümet dışı kuruluşlar ve yerel unsurlar ile iş birliği ve koordinasyon ihtiyacı giderek artmış, taktik seviyedeki birlikler dâhil farklı kuvvet ve sınıflar arasında müştereklik ve birlikte çalışabilirlik önem kazanmıştır. Bu faktörlerin etkilerinin doktrin geliştirme, savunma sistemleri tedariki ve eğitimlerin planlanmasında dikkate alınması gereklidir.
Komuta Kontrol ve Liderlik
Teknolojik gelişmeler muharebe sahasında istihbarat toplama, hedef tespiti ve tespit edilen hedeflerde süratle etki yaratılması için taktik seviye (takım, bölük, tabur komutanı vb.) liderlerinin inisiyatif kullanacak şekilde yetiştirilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. İcra edilen harekâtın özelliğine bağlı olarak merkeziyetçi bir komuta sistemi yerine muharebe sahasının ön hatlarındaki taktik birlik komutanlarının bilgi ihtiyaçlarının karşılandığı daha işlevsel ve esnek bir komuta-kontrol yaklaşımının kullanılması dikkate alınması gereken bir seçenek olarak belirmektedir.
Harekât alanındaki belirsizliklere ve öngörülemeyen gelişmelere tedbir olarak lider kadronun Görev Komutası (Mission Command) konseptine uygun olarak eğitilmesi ve yeteneklerinin geliştirilmesi dikkate alınması gerekli bir tespit olarak öne çıkmıştır. Bu şekilde liderlerin beklenmeyen karmaşık durumlarda sezgisel karar verme yeteneklerini kullanıp yaratıcı çözümler bulmalarının mümkün olabileceği kıymetlendirilmiştir.
Manevra
Savaşlarda piyade desteğinden ve hava savunmasından yoksun zırhlı birliklerin uzun mesafeler katederek intikalinin ve kütle halinde taarruz etmesinin zorlukları ve riskleri bir kez daha görülmüştür. Hava üstünlüğü olmadan yapılan karşı taarruzların başarı şansının fazla olmadığı ve taarruz edenin zayiatının ağır olacağı Ukrayna örneğinde bir kez daha kanıtlanmıştır.
Rusya-Ukrayna Savaşı, iyi planlanmış mevzi savunmasının öneminin azalmadığını göstermiştir. Nitekim Ukrayna karşı taarruzuna tedbir olarak Rusya, mevzi savunmasına geri dönmüş ve engellerle güçlendirilmiş, birbiri gerisinde tahkimli mevzilere dayalı, etkili bir savunma tesis etmiştir. Ukrayna birliklerinin Rus savunma mevzileri önündeki zayiatı, engellerin kaldırılması ve engellerden geçit açılması için manevra unsurlarının istihkâm timleri ile takviyesinin ve müşterek eğitimlerinin önemine işaret etmektedir.
Müşterek Ateş Desteği
yüzyılda silahlı insansız hava sistemleri (SİHA) ve füze sistemleri dâhil ateş destek vasıtalarının menzil ve isabetliliğinin gelişmesi muharebelerde ateşle taarruzun önemini artırmış, temas hatlarının derinliğindeki stratejik hedefler de ateşle taarruzla etki altına alınmıştır.
Muharebelerde SİHA’ların kullanılmasının hava kuvvetlerinin satıh birliklerine sağlayacağı yakın hava desteği ihtiyacını nispeten azaltarak hava muharebelerine yönelik sorti kabiliyetini artıracağı, SİHA ve İHA’ların hava kuvvetleriyle senkronize şekilde kullanılmasının sinerji yaratacağı görülmüştür.
Dönem içerisinde önemli bir değişim deniz kuvvetleri vasıtalarının kullanılmasında ortaya çıkmıştır. Deniz kuvvetleri, envanterlerindeki tahrip gücü yüksek, uzun menzilli ve yüksek hızlı mühimmat ile bir süredir geleneksel deniz üstünlüğü mücadelesi yerine, kara hedeflerine taarruz görevlerinde kullanılmaktadır. Nitekim Rus ordusu da Ukrayna’ya füze taarruzları için Karadeniz’de konuşlu gemilerini kullanmakta, Hazar Denizi’nden ateşlediği füzelerle Suriye’deki hedefleri vurmaktadır.
yüzyıl savaşları klasik topçunun hala etkili bir ateş destek vasıtası olduğunu göstermiştir. Bu itibarla klasik namlulu topçu silahlarının, insansız sistemler ve hipersonik silahlar ile bir arada kullanımı önem kazanmıştır.
Topyekûn Savunma İhtiyacı
Savaşlarda sivil hedeflere, kritik tesislere, karada ve deniz altındaki alt yapılara, bilişim ve haberleşme sistemlerine, enerji santrallerine, enerji nakil hatlarına ve barajlara kinetik ve siber vasıtalarla saldırılar düzenlenmektedir. Nitekim Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken Baltık Denizi’nde boru hatlarına ve bilgisayar veri kablolarına saldırılar olmuş, ABD’nin, Norfolk bölgesindeki Langley Hava Kuvvetleri Üssü, Aralık 2023 ayı boyunca kimliği belirlenemeyen insansız hava araçları tarafından vurulmuştur. Bu tür saldırıların stratejik çapta hasar yaratacağı dikkate alınarak yurt savunmasının topyekûn savunma esasına uygun olarak planlanması gerektiği değerlendirilmektedir.
Muharebe Hizmet Desteği
Silahların etki oranlarının artması muharebe sahasında silah, araç ve teçhizat hasar oranını yükseltmiştir. Örneğin Rusya, Ukrayna’da bir yıllık bir dönemde yaklaşık 3.000 ana muharebe tankını kaybetmiş, ihtiyacını bir ölçüde depolarındaki eski model tanklarla karşılarken, Ukrayna dış yardıma bağlı olduğundan kayıpları karşılamakta zorlanmıştır. Bu durum harp stoku/savaş yedeği mevcutlarının önemini göstermektedir.
yüzyıl savaşlarında özellikle mühimmat ve akaryakıt tüketiminin mevcut doktrinlerdeki ölçütlerin çok ötesinde olduğu görülmüştür. Nitekim başlangıçta Batı’dan gelen mühimmatla bir süre ihtiyacını karşılayan Ukrayna ordusu, savaş uzadıkça mühimmat sıkıntısı çekmeye başlamış, Batı ülkeleri stokları da yetersiz kalmıştır. Bu kapsamda yönergelerin gözden geçirilmesi ve ihtiyaçların yeniden tespit ve temini savunma planlaması açısından önem arz etmektedir.
Ukrayna ile Gazze’de tespit edilen personel zayiat miktarları da doktrin zayiat planlama faktörlerinin çok üstünde gerçekleşmektedir. Personel zayiat planlamasıyla ilgili yönergelerin gözden geçirilme ihtiyacı da dikkat çekmektedir.
Askeri sağlık sistemine sahip olmayan orduların muharebede tedavi ve tahliye sistemini tesis edemediği, bunun sonucunda zayiat oranlarının arttığı, birliklerin muharebe gücünün azaldığı ve moralinin olumsuz etkilendiği tespit edilmiştir.
Muharebe İçin Teşkilatlanma
yüzyıl savaşlarında ortaya çıkan önemli bir ihtiyaç, barış koşullarından itibaren tugay ve alt seviyelerdeki birliklerde “tam birlik” anlayışına uygun olarak yeterli düzeyde muharebe, muharebe destek ve hizmet destek unsurlarından oluşan, en alt seviyelerden itibaren kuvvetler arası ve kurumlararası koordinasyona ve sivil-asker işbirliğine imkân verecek şekilde yapılandırılmış, mevcutları ve teçhizatı tam görev kuvvetleri/muharebe timleri teşkil edip gerçekçi eğitimler yapılması ve savaşa hazır olunmasıdır. Bu bağlamda, teşkilat yapılarının, muharebe destek ve muharebe hizmet desteğinin modüler ve esnek hale getirilmesi ihtiyacı da ortaya çıkmıştır.
Konsept ve İhtiyaca Dayalı Savunma Sanayi
Orduların uzun süreli ve yüksek yoğunluklu çatışmaları sürdürebilmesi için lojistikte optimum seviyede öz yeterliliği sağlaması gerektiği; sivil kapasiteden barıştan itibaren ayrıntılı planlama yapılması ve tatbikatlarda denenmesi koşuluyla istifade edilebileceği; dış yardımların ise sürdürülebilirlik ve karşılıklı çalışabilirlik sorunları nedeniyle düşük öncelikli olarak dikkate alınması gerektiği değerlendirilmiştir. Bu itibarla ve özellikle Rusya-Ukrayna savaşının da gösterdiği şekilde, etkili bir ulusal savunma için kendi kendine yeterli savunma sanayine sahip olunması vazgeçilmez bir ön koşuldur.
Bununla birlikte, konsepte dolayısıyla ihtiyaca dayanmayan, arz temelli bir tedarik sisteminin birlik depolarını gereksiz, muharebede kullanımı mümkün olmayan ve planlarla uyumsuz teçhizatla doldurarak kaynak israfına neden olduğu ve muharebe etkinliğini önemli ölçüde azalttığı görülmüştür.
Bu itibarla ülkelerin ulusal güvenlik/savunma strateji belgelerinin hızla değişen uluslararası stratejik ortamın özellikleriyle uyumlu olması için daha kısa periyotlarla (azami 3 yıl) gözden geçirilerek güncel bulundurulması gerektiği; bu belgelerde, öngörülen stratejik ortamın gereklerine uygun olarak tedarikine ihtiyaç duyulan savunma yeteneklerinin esaslarına, yatırım ve AR-GE önceliklerine de yer verilmesinin faydalı bir yaklaşım olacağı değerlendirilmektedir.
Yapaya Zekâ, İnsansız Sistemler ve Yüksek Teknolojik Ürünlerdeki Gelişmelerin Etkileri
İnsansız silahlı ve silahsız hava araçlarının muharebe sahasında etkili bir manevra, ateş destek ve hedef tespit vasıtası olduğu görülmüştür. Üretilmelerinin nispeten ucuz olması, maliyete göre etkilerinin yüksek olması bu sistemleri “kuvvet çarpanı” seviyesine yükseltmiştir. Önümüzdeki dönemlerde, sayı ve cinslerinin artması, menzillerinin uzaması, yük taşıma kapasitelerinin gelişmesi, hava koşullarına karşı daha dayanıklı hale getirilmesi beklenmektedir. Bununla birlikte bu sistemlere terör örgütleri ve kriminal suç örgütleri dahil devlet dışı aktörlerin erişiminin kolaylaşması ve karşı savunma sistemlerinin de gelişmesi mümkündür. Bu itibarla insansız sistemlerin kuvvet yapılanmasında ve doktrinlerdeki yerlerinin ele alınması/gözden geçirilmesi acil bir ihtiyaç olarak belirmektedir.
yüzyılda yapay zekâ uygulamaları ve robotik sistemler, harekât planlamasında, karar süreçlerinde, eğitimlerde ve muharebe sahası fonksiyonel alanlarında artan oranda yer bulmaktadır. Yapay zekâ bir orduya hızlı karar alabilme, hızlı ve doğru istihbarat ve hedef tespiti yapabilme, yüksek isabet ve etkili eğitim imkânı sunmaktadır.
Teknolojik gelişmelerden geleceğin askerlerinin (savaşçılarını) tasarımında da faydalanılmaktadır. Bu kapsamda, savunma araştırma ve geliştirme süreçlerinde genetik müdahaleler, biyokimyasal güçlendirme, sibernetik (beyin-makine ara yüzleri) ve protez uygulamalarıyla yakın geleceğin dijital yarı robotik insan askerleri tasarlanmaktadır. Bu girişimlerdeki kısmi ilerlemelerin bile ordulara asimetrik üstünlük sağlayacağı kıymetlendirilmektedir.
Teknolojik gelişmelerin ve özellikle yapay zekâ uygulamalarının hızı ve kapsamı, yakın gelecekte “İnsan Ötesi Jeopolitik” kavramını akademik tartışmalara dahil etmiştir.
Bu gelişmeler her düzeyde yönetici, icracı ve yardımcı personelin gelişen teknolojiyle uyumlu yeteneklere ve becerilere sahip olmasını gerektirmektedir. Personel temin sistemlerinin ve askeri eğitim kurumlarının bu tür personelin teminine ve yetiştirilmesine yönelik seçenekleri ayrıntılı olarak tespit ve değerlendirmesi zorlu bir görev olarak belirmektedir. Bu kapsamda başta üniversiteler olmak üzere sivil kurum ve kuruluşlarla iş birliğinin geliştirilmesi gereklidir. Ayrıca sivil sektörden askerlik-seferberlik yükümlülüğü ve hizmet alımı seçenekleri üzerinden nitelikli personel hizmeti temini konusunda çalışılması gerektiği değerlendirilmektedir.
Yukarıdaki tespitler; hükümetlerin ve orduların, ülkelerinin ulusal güvenlik/savunma stratejileri gereği kendilerinden beklenen vazifeleri yerine getirebilmek için muharebe alanlarında ortaya çıkan gelişmeleri sürekli izleyerek dersler almalarını ve buna bağlı olarak stratejik, operatif ve taktik düzeyde konsept, doktrin ve yönergelerini gözden geçirmelerini; yenilikleri savunma planlama, teşkilatlanma ve harekata hazırlık süreçlerine dahil etmelerini gerekli kılmaktadır.
Saygılarımızla
Prof. Dr. Oktay BİNGÖL
Kongre Başkanı
EKLER:
Ek-1: Kongre Programı için tıklayınız.
Ek-2: Kongre Oturumları Video Kayıtları